Eşdeğerlilik
Hazırlayan: Emir Güçlü, Düzelten: Ayşenur Yalnız, Son Okuyan: Cenker Şahin
Hazırlayan: Emir Güçlü, Düzelten: Ayşenur Yalnız, Son Okuyan: Cenker Şahin
Çeviri kuramında önemli bir yer tutan eşdeğerlik kavramı, profesyoneller arasında tartışmalara sebep olan bir konu olarak kabul edilmektedir. Bu tartışmaların temelinde “eşdeğerlik” teriminin tanımı konusunda bir uzlaşmaya varılamamış olması yatmaktadır. Eşdeğerlik; kimilerine göre çevirinin temelinde yer alan ve çevirinin niteliğini tanımlamada kullanılabilecek faydalı bir kavramken, kimilerine göre çeviribilimin gelişimine engel teşkil eden bir unsurdur.
Bazı dilbilimsel yaklaşımlar; çevirinin kaynak metnin anlamına olabildiğince “yakın” ve tutarlı olması, ayrıca bu anlamın diller arasında aktarılırken değişmemesi gerektiğini savunur. Eşdeğerlik kavramı da genellikle bu yaklaşımlarla ilişkilendirilir. Ancak yapısalcılık-sonrası düşünceden etkilenen günümüz kuramcıları; anlamın sabit olmadığını, bağlama göre şekillendiğini ve bireyden bireye farklı algılanabileceğini savunurlar. Bu nedenle anlamın ne aynı dilde ne de başka bir dilde birebir kopyalanamayacağını ileri sürerler. Bu bakış açısıyla; günümüz kuramcıları, eşdeğerlik ilişkilerinden bahsederken dilin nesnel olarak kavranabilecek, sabit anlamlar ürettiği düşüncesini reddederler. Bunun yerine, çevirmenin anlamı oluşturma ve aktarma sürecindeki yorumlayıcı rolüne dikkat çekerler.
Çeviri tarihine bakıldığında eşdeğerliği tanımlamaya çalışan kuramcıların genelde sınıflandırma yapma eğiliminde oldukları görülür. Werner Koller’a göre eşdeğerlik; kaynak ve erek metindeki sözcüklerin aynı varlıkları ifade ettikleri, bu sözcüklerin her iki dili ana dili olarak konuşan kişilerde aynı yahut benzer çağrışımlar uyandırdıkları, benzer bağlamlarda benzer anlamlara geldikleri ve okuyucularda benzer etkiler bırakacakları gibi öncüllere dayanır. Otto Kade ise sözcüksel eşdeğerlik ile ilgili olarak, eşdeğerlik ilişkisini tanımlayacak daha niceliksel bir sınıflandırma yapmıştır: Erek dilde, kaynak dildeki ifadeyi birebir karşılayan bir ifade var ise buna birebir eşdeğerlik adı verilir. Erek dildeki ifade, kaynak dildeki ifadenin anlamının sadece bir kısmını karşılıyorsa buna kısmi eşdeğerlik adı verilir. Erek dilde, kaynak dildeki ifadenin hiçbir karşılığı yoksa bu duruma eşdeğerlik yokluğu adı verilir. Kendinden öncekiler gibi, çeviriye daha çok dilsel açıdan yaklaşan bu yöntem, eşdeğerliği kelime düzeyiyle sınırladığı ve dil sistemleri ile gerçek metinler arasında doğrudan bir ilişki kurulabileceği varsayımına dayandığı için eleştirilmiştir.
Eşdeğerliğin iki farklı dil arasında kurulan bir tür ilişki olarak tanımlanmaya başlamasıyla birlikte çeviribilimde çevrilebilirlik-çevrilemezlik tartışmaları da sona erdi. Metinlere ve ifadelerin kullanılış biçimlerine odaklanılması sözcüklerin ve cümle yapılarının bağlama göre kazanabileceği potansiyel anlamlarını ve işlevlerini daha iyi anlamamızı sağladı. Bu da çeviri sürecini hem daha baş edilebilir hem de daha mümkün hâle getirdi. Bu değişiklik, eşdeğerlik kavramının sınırlarını yeniden çizmiş olsa da kavram üzerine yapılan tartışmaları sona erdirmedi.
Eşdeğerlik kavramı, Gideon Toury’nin görgül araştırmaların altını çizen kuramında detaylı biçimde ele alınmıştır. Toury’e göre eşdeğerlik kavramı; hem kaynak ve erek metinler arasındaki gerçek ilişkiyi metinler üzerine yapılan analizlerle ortaya koymamıza yarayacak betimleyici bir kavram, hem de kaynak ve erek metin arasındaki varsayımsal ve ideal ilişkiyi temsil eden kuramsal bir kavramdır. Çoğu kuramcı iki metin arasında eşdeğerlik olup olmadığını önceden belirlenmiş ölçütlere göre sorgularken, Toury erek metin ile kaynak metin arasında muhakkak belli ölçüde eşdeğerlik olduğunu varsayar. Toury’nin bu varsayımı şu anlama gelir: Betimleyici çalışmalarda nihai amaç; iki metnin eşdeğer olup olmadığını sorgulamak değil, bu iki metin arasında ne türden bir eşdeğerlik olduğunu ortaya koymaktır. Toury eşdeğerliği tarihsel ve göreceli bir kavram olarak tanımlamıştır. Toury’e göre; farklı tarihsel dönemlerde, farklı çeviri ekollerinde ve hatta tek bir çevirmenin farklı çalışmalarında farklı eşdeğerlik anlayışları ortaya çıkabilir ve bu farklı anlayışları şekillendiren normlar betimleyici çeviribilim için en önemli inceleme konusudur. Toury’nin eşdeğerlik varsayımı ve erek kültürde çeviri olarak algılanan her şeyi çeviri olarak tanımlaması, çeviribilim alanının ciddi ölçüde genişlemesini ve tarihte bu alandan dışlanmış pek çok meselenin inceleme konusu olmasını sağlamıştır.