Uyarlama
Hazırlayan: Ayşenur Küçük, Düzelten: Emirhan Karahasan, Son Okuyan: Kerimcan Gülhan
Hazırlayan: Ayşenur Küçük, Düzelten: Emirhan Karahasan, Son Okuyan: Kerimcan Gülhan
Uyarlamanın bir çeviri türü mü yoksa bir çeviri stratejisi olarak mı sınıflandırılması gerektiği süregelen ve son derece karmaşık bir tartışmadır. Bazı akademisyenler, çevirinin doğası gereği zaten uyarlamayı içerdiğini öne sürerek bu terimin gereksiz olduğunu savunurlar. Buna karşılık, bazı akademisyenler de çeviri ve uyarlamanın temelde farklı olduğunu iddia ederler. Çeviri ve uyarlamanın birbirinden farklı olduğu düşüncesi ilk olarak Horatius ve Cicero'nun çeviri anlayışlarında kendini göstermiştir. Bu öncü çeviri kuramcıları, tercümanları kelimesi kelimesine çeviri yapan kişiler olarak nitelendirirler. Oysa onlara göre çeviri, anlamın aktarılmasına dayanan daha serbest yöntemlerin kullanılmasını gerektirir. Fransa'da ortaya çıkan "Belles Infidèles"[1] yaklaşımının tüm dünyada ilgi görmesiyle birlikte 17. ve 18. yüzyıllarda uyarlama anlayışı zirveye ulaşmıştır. Ancak 19. yüzyılda, uyarlama sadakatsizlik olarak nitelendirilmiş ve bu nedenle bu yaklaşımdan uzak durulmuştur. 20. yüzyılda teknik, bilimsel ve ticari belgelere olan ihtiyacın artmasıyla birlikte etkili bir iletişim sağlamak amacıyla yeni bir uyarlama anlayışı yaygınlaşmıştır. Bu anlayışa göre, kaynak metin ile erek metin arasındaki eşdeğerlik belli bir ölçüde korunurken metin de erek kitle göz önünde bulundurularak yeniden yazılır.
Uyarlamanın gerekliliği konusunda farklı görüşler vardır: Bazıları orijinal mesajın doğru bir şekilde iletilmesi için uyarlamanın şart olduğunu savunurken bazıları da uyarlamayı yazarın asıl amacından bir sapma olarak görmektedir. Uyarlamanın gerekli olduğunu düşünenlere göre uyarlamayı reddetmek demek okuyucuları yapay bir metinle ve yabancılık duygusuyla baş başa bırakmak demektir. Uyarlamaya karşı olanlar ise uyarlamayı özgün eserin çarpıtılması olarak değerlendirirler. Teknik açıdan bakıldığında uyarlama bir çeviri stratejisi olarak tanımlanabilir. Vinay ve Darbelnet'in bu kavrama ilişkin meşhur tanımına göre, özgün metindeki bağlam eğer erek kültürde mevcut değilse uyarlamaya başvurulabilir. Bu tanıma göre uyarlama bir tür yeniden yaratma işlemidir.
İki temel uyarlama türü bulunmaktadır. İlki, özgün metindeki belirli konuları hedef alan ve belirli bölümlerle sınırlı olan bölgesel uyarlamadır. Bu tür uyarlama kaynak ve erek metinler arasındaki belli kültürel ve dilsel farklılıklardan kaynaklanır, çevirinin daha rahat anlaşılmasını sağlamaya çalışır. İkinci tür, özgün metnin dışındaki faktörlerden etkilenen ve daha kapsamlı değişiklikler içeren küresel uyarlamadır. Küresel uyarlama; kaynak metnin amacını, işlevini veya etkisini yeniden yapılandırmayı amaçlar. Bu nedenle çevirmenin müdahaleleri genellikle sistematiktir. Çevirmen bu kararları bilerek veya çeşitli dış faktörlerden etkilenerek vermiş olabilir.
Uyarlama; orijinal metnin transkripsiyonunu sunmaktan tutun da çıkartma, genişletme (ekleme veya açımlama), egzotikleştirme, güncelleme, duruma veya kültüre uygunluğu sağlama ve yeniden yaratma gibi çeşitli şekillerde karşımıza çıkabilir. Çevirmenlerin metinleri uyarlamayı seçmeleri genellikle durumsal veya kültürel uygunluk ihtiyacından, tür değişikliklerinden ve iletişim sürecindeki aksaklıklardan kaynaklanır. Uyarlamaların nasıl yapılacağı; okurun bilgi düzeyi ve beklentileri, erek dilin yapısı, metnin amaçlanan anlamı ve bağlam gibi faktörlerden etkilenir.
Uyarlama üzerine yürütülecek araştırmalar, çeviri kuramcılarını dilbilimsel yaklaşımlarda sunulan eşdeğerlik anlayışlarının ötesine geçmeye teşvik edecek ve çevirmenin bir arabulucu, iletişime katkıda bulunan bir uzman olarak algılanmasına katkıda bulunacaktır. Kısacası uyarlamayı, geleneksel çeviri yöntemleri kullanıldığı takdirde kolayca bozulabilecek olan iletişim dengesini sağlamak için başvurulan yaratıcı bir yöntem olarak kabul etmek önemlidir.
[1] ‘Les Belles Infidèles’, 17. yüzyıl Fransa'sında kaynak metinleri “güzel ama sadakatsiz” hâle getirmeye dayanan bir çeviri tarzını ifade eder. Bu yaklaşımı benimseyen çevirmenler, çevirilerin orijinal metne sıkı sıkıya bağlı kalmasından ziyade zarafete, akıcılığa ve kültürel uyarlamaya öncelik verilmesi gerektiğine inanıyordu. “Les Belles Infidèles” tarzı çeviriler yapan çevirmenler, çevrilen metnin dönemin Fransız edebi zevkleri ve duyarlılıkları ile uyumlu olmasını sağlamak için genellikle metin üzerinde önemli değişiklikler, eklemeler veya çıkarmalar yapıyorlardı. Bu yaklaşım; yabancı eserleri, kaynak metnin orijinal anlamından veya nüanslarından sapma pahasına bile olsa Fransız okuru için daha erişilebilir ve çekici hâle getirmeyi amaçlamıştır.