Yeniden Yazma
Hazırlayan: Mustafa Akaltun, Düzelten: Melek Nur Aydın, Son Okuyan: Batu Çelik
Yeniden Yazma
Hazırlayan: Mustafa Akaltun, Düzelten: Melek Nur Aydın, Son Okuyan: Batu Çelik
Çevirinin dil eğitiminde bir araç olarak kullanılması gerektiğine dair yaygın inanç, çağdaş dil öğretimi ve edinimi kuramları ile ortadan kalkmıştır. 19. yüzyılın sonlarından itibaren, yeni bir dilin (L2) öğretiminde öğrencinin ana diline (L1) başvurmadan ilerlemesi gerektiği görüşü giderek yaygınlaşmıştır. Çevirinin, dil eğitiminde kullanılmamasının en temel nedeni dil bilgisi-çeviri yönteminin yarattığı olumsuz etkilerdir. Bu yöntem, yazılı çeviri alıştırmalarını dil eğitiminin merkezine koyar ve öğrencilerin ikinci dil (L2) düzeyi, çevirilerde dil bilgisi ve kelime kullanımının ne kadar doğru olduğuna göre değerlendirilir. Yöntem; konuşma dilini göz ardı etmesi, eşdeğerlik ile ilgili yanıltıcı kabullerden hareket etmesi nedeniyle eleştirilmiştir. Ayrıca, tutarlı metinler yerine amacı, bağlamı ve gerçek kullanımı olmayan, yapay ve kopuk cümleler sunması da bir başka eleştiri konusudur. Bu eleştiriler sonucunda, dilbilgisi-çeviri yöntemi yerine öğretimin tamamen hedef dil aracılığıyla yapıldığı doğrudan yöntem tercih edilmeye başlamıştır. Pek çok eleştiriye rağmen dil bilgisi-çeviri yöntemi, öğrencilere özgüven aşıladığı için özellikle de kalabalık sınıflarda hala kullanılmaktadır. Bu yöntem, aynı zamanda ikinci dil (L2) bilgisi ve konuşma becerisi kısıtlı olan öğretmenler için de uygundur.
Çevirinin dil eğitiminde bir yöntem olarak kullanılmaması, yalnızca ortaya çıkardığı sorunlardan değil, ekonomik, siyasi ve nüfusla ilgili etkenlerden de kaynaklanıyor olabilir. İngilizcenin dünya çapında en çok öğrenilen yabancı dil olduğu yaygın olarak kabul edilir. Dil eğitimiyle ilgili birçok önemli kavram, genellikle İngilizce Dil Öğretimi (ELT) üzerine odaklanarak geliştirilmiştir ve bu kavramların diğer yabancı dillerin eğitimi için de geçerli olduğu varsayılmaktadır. Çeviri kullanımını destekleyen ve buna karşı çıkan argümanlar esasen öğrencinin ana dili ile ikinci dili arasındaki toplumsal ve dilsel yakınlığa göre değişiklik gösterebilir. 20. yüzyılda, çevirinin dil eğitiminde kullanılmaması ve insanları İngilizce öğrenmeye teşvik eden çeşitli ekonomik ve nüfusa bağlı değişimler, öğrenci gruplarının yapısını değiştirdi. Küresel ticaretin ve turizmin artması, İngilizcenin dünya çapında yaygınlaşmasına yol açtı. Bu durum, İngilizce konuşulan ülkelerdeki dil okullarını, farklı dil geçmişlerine sahip kişiler ve göçmenler için yeni sınıflar açmaya yöneltti. Bu gelişmeler, çevirinin artık uygun bir yöntem olmaktan çıkmasına neden oldu. Bu okullardaki öğretmenler genellikle anadili İngilizce olan ve doğrudan öğretim tekniklerinde yetkin kişilerdir ancak bu dil okullarına gelen çoğu öğrenci kendi ana diline hâkim değildir. Dil öğretiminde çeviri kullanılmamasının bir başka nedeni de, uluslararası yayınevlerinin İngilizce kaynakların dünya çapında yayılmasını sağlamak ve daha çok satış yapmak istemeleridir.
Meselenin bir diğer boyutu ise ikinci dil edinimi kuramlarıyla ilgilidir. Bu kuramlar ana dil edinimi kuramlarından türemiştir ve ana dil edinme sürecinde, doğal olarak, çevirinin hiçbir rolü yoktur. Dil edinimi, dilin toplumsal açıdan önemini vurgulamak için bir ihtiyaç olarak görülür. Bu yaklaşıma göre, öğrenciler dilin biçiminden ziyade anlam ve etkileşime odaklanarak bilinçaltı dil edinim sürecini desteklemelidir. Çevirinin bu faaliyetlere dahil edilmemesinin nedeni açıktır; çünkü çeviri, iki dil sisteminin bilinçli şekilde kavranmasını ve kullanılmasını gerektirir.
Çevirinin bir dil öğrenme yöntemi olarak yeniden benimsenebilmesi için, yetişkinlerin ikinci dil edinimi sırasında çocukların ana dili edinme aşamalarını birebir takip etmek zorunda olmadıkları anlaşılmalıdır. Aksine, bu iki sürecin ciddi şekilde farklılık gösterebileceği kabul edilmelidir. Dil eğitiminde çeviriye yönelik eleştiriler, yalnızca dil bilgisi-çeviri yönteminin sınırlı kullanımına odaklanmış, çevirinin farklı amaçlara da hizmet edebileceği gerçeğini göz ardı etmiştir. Oysa çeviriyi, bağımsız bir öğretim yöntemi olarak kullanmak yerine, doğrudan öğretim yöntemine yardımcı bir araç olarak kullanabiliriz. Çeviri; yeni, etkileşimli ve yaratıcı öğretim yöntemlerini beraberinde getirebilir. Örneğin, birbirinden bağımsız cümleler yerine bağlantılı metinler içeren sözlü ve yazılı alıştırmalar kullanılabilir ve etkili çeviri yalnızca kelime düzeyinde ve dilbilgisel eşdeğerliğine göre değil, farklı ölçütlere göre de değerlendirilebilir. Son yıllarda, çevirinin dil eğitimindeki önemi yeniden değerlendirilmeye başlanmış ve bazı yazarlar çevirinin derslerden çıkarılmasına ilişkin endişelerini dile getirmişlerdir. Çevirinin tamamen reddedilmesinin aşırı bir tutum olduğu görüşü de yaygınlaşmaktadır.
Sonuç olarak, dil eğitiminde çeviri kullanımı, farklı görüşlerin çatışması nedeniyle uzun süredir tartışılmaktadır. Bazılarına göre çeviri kullanımı, öğrencilerin bir dili çocuklar gibi doğal yoldan öğrenmelerini engeller ve onları yapay cümleler kurmaya zorlar. Bazılarına göre ise çeviri doğru şekilde uygulandığında dil öğrenimini destekleyen faydalı bir teknik olabilir.