Çeviri Tarihi
Hazırlayan: Kerimcan Gülhan, Düzelten: Furkan Damar, Son Okuyan: Göktürk Çalışkan
Hazırlayan: Kerimcan Gülhan, Düzelten: Furkan Damar, Son Okuyan: Göktürk Çalışkan
Çeviri Tarihi Tam Olarak Nedir?
Çeviri tarihi bazen bize sadece çeviri kuramı tarihinden ibaretmiş gibi sunulur ancak bu yaklaşım benimsendiğinde çeviri tarihinin önemli bir kısmı göz ardı edilmiş olur. Oysa ideal olan çeviri tarihinde, çeviri kuramı tarihi ile birlikte çevirinin doğrudan ya da dolaylı biçimde etkili olduğu edebî ve toplumsal eğilimlerin de ele alınmasıdır. Çeviri tarihi, çeviri süreçlerinde aktif olarak yer alan kişilerin gözlemleri yanında, çeviri ürünler ya da çevirilerin bağlamları hakkında yorum yapan kişilerin değerlendirmelerini de dikkate alır. Kuşkusuz, her kültürün siyasi olaylarla şekillenen kendine özgü bir tarihi ve buna bağlı olarak da kendine özgü bir çeviri tarihi vardır. Belki de burada tartışmamız gereken konu, çeviri tarihinden ziyade çeviri tarihleridir; çünkü tekil halde kullanılan bu terim, evrensel olarak geçerli sonuçlar çıkarabileceğimiz sabit bir olaylar dizisini ima eder ki, durum aslında böyle değildir.
Çeviri Tarihi Neden Önemli?
Çeviri tarihi, her şeyden önce, çevirinin çok eskiye dayanan ve çok temel bir insan faaliyeti olduğunu ve beklenmedik, kontrol edilemez dış faktörlerden etkilenebileceğini fark etmemizi sağlar. Bize, çeviri ilkelerinin bilimsel formüller gibi tanımlanıp uygulanamayacağını, çoğu zaman tıpkı dilin kendisi gibi esnek ve değişken olabileceğini gösterir. Çevrilmiş metinleri tarihsel bağlamlarına oturtmak, geçmişteki çevirmenler tarafından izlenen yöntemleri anlamamıza ve açıklamamıza yardımcı olur; böylece biz de bu çevirmenlerden esinlenerek farklı çeviri stratejileri geliştirebiliriz. Ayrıca, tarihsel süreçte çevirinin karanlık yönleriyle de karşılaşabiliriz: Metinlerin çarpıtıldığı veya kasıtlı olarak kötü niyetlerle manipüle edildiği örneklere rastlayabiliriz. Çeviri tarihine bakmak, karşılaştırmalar yapmamızı sağlar; çevirmenler tarih boyunca bir ilerleme kaydedebilmişler mi, yoksa aynı hataları tekrar mı edegelmişler sorusuna yanıt vermemize olanak tanır. Bunun da ötesinde, çeviri tarihi, günümüz kuramcıları gerçekten yeni bir şeyler mi söylüyorlar, yoksa aynı şeyleri farklı terimlerle yeniden dile mi getiriyorlar sorusunu değerlendirmemize yardımcı olur.
Çeviri Tarihi Çalışmamıza Nereden Başlamalıyız?
Çeviri tarihi diyarına adım attığınızda, çeşitli özel haritalar yardımıyla yolunuzu bulmaya çalışan bir yolcu gibisinizdir. Her bir harita kültürel, dilsel, siyasi, tarihî, dinî, teknolojik ve edebî manzaraların farklı yönlerini gösterir. Çoğu kaynak birbiriyle ilişkili olduğundan ve farklı yönlerden ele alınabileceğinden, bu alanda disiplinlerarası çalışma büyük önem taşımaktadır. Bu iş başlangıçta çok karmaşık görünebilir fakat zamanla, araştırma konusuna dair daha net bir tablo ortaya çıkmaya başlar. Araştırma yolculuğuna başlayabileceğimiz bazı başlangıç noktaları şunlar olabilir:
Dilsel Meseleler:
Bu alan dillerin tarihini, Avrupa lehçelerinin gelişimi ve yabancı bir dili öğrenmede eğitimin ve çevirinin araç olarak kullanılmasını kapsar. Çoğu Avrupa ülkesi 16. yüzyılın ortalarına kadar bilimsel dil olarak Latinceyi kullanıyordu. Bazı yazarlar, ana dillerini daha aşağı görüyor veya yalnızca belirli türdeki metinlere uygun buluyorlardı. Avrupa lehçelerini meşrulaştırmanın en önemli bir yolu bu dille yazmak, bir diğeri ise klasik metinleri bu dile çevirmekti. Avrupa lehçelerine verilen önem arttıkça, önemli Latince ve Yunanca klasik metinlerin çevirilerine olan ihtiyaç da arttı. Bu çeviriler Avrupa lehçelerine statü kazandırdı ve ulusal edebiyatın gelişmesine ön ayak oldu. Klasik dil kaynaklarının (Yunanca, Latince, Çince, Sanskritçe) örnek olarak kullanılması, geçmiş yüzyıllardaki eğitim sistemleri üzerinde de etkiler yarattı. Bu açıdan bakıldığında, Avrupa’daki eğitim tarihinin kimi zaman çeviri tarihiyle örtüştüğü söylenebilir.
Edebî Meseleler:
Bu alan edebiyat tarihini ve çeviri kuramı tarihini kapsar. Antik Yunan ve Roma klasiklerinin ilk çevirileri, bütün dünya edebiyatı üzerinde olmasa da Avrupa edebiyatı üzerinde hatırı sayılır bir etki yaratmış ve tarihsel kaynak olarak kullanılmışlardır. Bu metinlerin çevirileri çeviri tarihçisi için ilginç bir araştırma alanıdır. Örneğin, Antik Roma Dönemine bakacak olursak, ilk olarak Marcus Tullius Cicero (MÖ 106 - MÖ 43) ve Quintus Horatius Flaccus (MÖ 65 - MÖ 8) akla geliyor. Bunlar, sadece yazar değil aynı zamanda çeviri sanatı da dahil olmak üzere birçok konuda gözlemlerini paylaşmış önemli isimlerdi. Bu nedenle tarihteki ilk çeviri kuramcıları arasında sayılırlar. Çeviri kuramı hakkında yazılan yazıların ise genel olarak ikiye ayrıldığını söyleyebiliriz. Birincisi, önemli edebiyatçılar kendi deneyimlerinden hareketle kendi çeviri uygulamalarını kuramsal terimlerle analiz ediyor veya yaptıkları çevirilere gelen tepkiler üzerine kendilerini savunuyorlardı. Bu tür metinler genellikle çeviri süreçleri ve stratejileri üzerine tartışmalar içeriyordu. İkinci tür ise daha felsefî nitelikteydi ve çevirinin doğası ile etkilerine dair genel düşüncelere yer veriyordu.
Dinî ve Felsefi Meseleler:
Bu alan, bir kültüre özgü felsefi ve dinî sistemlerin başka bir kültüre aktarılmasını sağlayan çeviri eylemlerini kapsar. Örneğin, Budist metinler, tebliğ, tefsir ya da merak gidermek amacıyla, önce Sanskritçeden Çinceye ve daha sonra Japonca ve İngilizce gibi dillere çevrilmiştir. Yine aynı sebeplerle, Kuran'ın Arapçaya ve daha sonra Avrupa dillerine, Kitab-ı Mukaddes'in de çeşitli Yunanca ve Latince versiyonlarından tek bir Latince versiyona ve nihayetinde Avrupa dillerine çevrilmiştir.
Kaynakça:
Long, L. (2007). History and translation. In P. Kuhiwczak & K. Littau (Eds.), A companion to translation studies (pp. 63–76). Multilingual Matters.