Çokdillilik ve Çevirinin Kesişim Noktaları
Hazırlayan: Fehmi Atasoy, Düzelten: İrem Seda Kodaman, Son Okuyan: Emre Saraçbaşı
Çokdillilik ve Çevirinin Kesişim Noktaları
Hazırlayan: Fehmi Atasoy, Düzelten: İrem Seda Kodaman, Son Okuyan: Emre Saraçbaşı
Çokdillilik ve çeviri, önemli kültürlerarası olgular olmalarına rağmen, araştırmalarda genellikle birlikte ele alınmazlar. Çokdillilik, bir toplumda, metinde veya bireyde birden fazla dilin varlığını ifade ederken, çeviri bir dildeki metni başka bir dile dönüştürmektir. Çokdillilik, dillerin bir arada var olmasına olanak tanırken;çeviri,genellikle tek dilli okuyucular için yabancı metinleri erişilebilir hâle getirir. Denison, çevirinin dil farklılıklarını aşmada en temel yöntem olduğu düşüncesine karşı çıkar. Denison'a göre, Amazon Havzası’nda, Afrika’da ve Yeni Gine’de insanlar çeviri yaparak anlaşmak yerine farklı dilleri işlevsel olarak kullanarak iletişim kurmayı tercih ederler. Çeviri ise bilgi aktarmak için değil, başka türlü amaçlarla, özellikle dini ritüellerde, prestij veya siyasi güç göstergesi olarak kullanılır. Örneğin, Galler ve Pakistan’daki iki dilli yol tabelaları, anlaşılabilirliği artırmaktan çok kültürel ve politik işlevler görür.
Edebiyatta çokdillilik, bir metinde birden fazla dilin kullanılması anlamına gelir. Bazı metinlerde bu diller eşit derecede yer tutarken, bazılarında tek bir dil yaygın olarak kullanılır; yabancı kelimeler ve ifadeler ise aralara serpiştirilerek biçemsel bir etki oluşturulur. Romantik şiirlerde kullanılan kısa yabancı ifadelerden, Savaş ve Barış gibi romanlarda bulunan uzun pasajlara kadar çok çeşitli örnekler bu duruma örnek olarak verilebilir. Yazarlar bazen metinlerine entegre ettikleri dilleri akıcı bir şekilde kullanmazlar. Tolkien gibi bazı yazarlar kendi dillerini yaratırken, bazıları da yabancı dillerden yararlanır. Yine de, Otomatik Portakal veya Gülün Adı gibi çokdillilikten yararlanılan eserlerde okuyucunun metinleri anlayabilmesi için kullanılan dilleri bilmesine gerek yoktur.
Edebiyatta çokdillilik, farklı tarih ve toplumlarda benimsenen dil anlayışları doğrultusunda farklı biçimlerde ele alınmıştır. İngiliz ve Fransız edebiyatı gibi köklü edebi gelenekler, yabancı dilleri genellikle ya mizahi bir unsur olarak kullanır ya da tamamen dışlamayı tercih eder. Buna karşın, sömürgecilik sonrası edebiyat ve azınlık edebiyatları, dil çeşitliliğine daha açık olma eğilimindedir. Bazı yazarlar, okuyucunun anlamasına yardımcı olmak için metinlerine çeviriler eklerler. Örneğin, Walter Scott, Latince ifadelerin İngilizce karşılıklarını sunarak okuyuculara metne erişim imkânı tanımış, aynı zamanda eğitimli okuyucular için belirli bir ayrıcalık alanı yaratmıştır. Ancak, bazı eleştirmenler bu uygulamanın yabancı dilleri sadece egzotik unsurlar hâline getirdiğini ve baskın ile marjinal diller arasındaki güç eşitsizliklerinin altını çizmediğini savunur.
Çeviri sürecinde, çokdilli unsurlar çoğu zaman kaybolur ya da basitleştirilir; bu da dilsel ve kültürel zenginliğin kaybolmasına yol açar. Henry Schogt çokdilli klasik metinler üzerine yaptığı araştırmada, çevirmenlerin genellikle metinde yaygın olarak kullanılan dili çevirdikleri, yabancı kelimeleri ise oldukları gibi bıraktıkları sonucuna varmıştır. Antoine Berman ise çevirmenlerin genellikle dilsel farklılıkları ortadan kaldırma eğiliminde olduğunu ifade eder. Bu, özellikle de erek dilin kaynak metne entegre edilen yabancı dilin kendisi olduğu durumlarda büyük bir sorun hâline gelebilir, çünkü kaynak metindeki çokdillilik çeviri sebebiyle ortadan kalkacaktır. Çevirmenin kaynak metindeki çokdilliği korumak için farklı ve yaratıcı yöntemlere başvurması gerekecektir.
Çokdillilik ile çeviri arasındaki etkileşim, dil, kimlik ve güç ilişkileri hakkında da önemli soruları gündeme getirir. Çokdillilik, dilin kesin ve net sınırları olduğu düşüncesini sorgulamamıza yarar. Çeviri ise çoğunlukla metinleri tek dilli bir çerçeveye oturtarak bu sınırların altını çizer. Bir metindeki çokdilliliğin çeviri sürecinde ne ölçüde korunacağı, teknik sınırlamalara ve kültürel olarak dil çeşitliliği meselesine nasıl yaklaşıldığına da bağlıdır.